2 Nisan 2012 Pazartesi

DÜNYA TARİHİNİN İLK RADYO OYUNU




“TEHLİKE”NİN FARKINDA MISINIZ?




            İyi bir radyo oyunu nasıl yazılır?
            Bu sorunun yanıtı kimilerine göre sihirli formüllerle, kimilerine göre de disiplinli bir entelektüel mesai tekniğiyle verilebilir. Bununla birlikte bu soru daha da geliştirilip, yani yalnızca radyo oyunuyla sınırlandırılmayıp, diğer yazınsal türleri de kapsayacak hale getirilebilinir.
İyi oyun, iyi senaryo, iyi roman, iyi şiir, iyi öykü nasıl yazılır?


Bütün bu sorulara verilebilecek birbirinden farklı yanıtlar kuşkusuz vardır. Fakat sanırım hangi türde olursa olsun bir ürün verebilmek için asıl ve vazgeçilmez olan şartlardan biri o türde daha önce yazılmış iyi eserleri okumak olarak kabul edilebilinir. Hatta o eserleri kendi sunum ve sergileniş kuralları ve ortamları çerçevesinde görmek, o eserlere bir nevi maruz kalmak da gerekir.
            Yazmakla ilgili sihirli bir formül veremeyeceğimize göre en basit dile getirme biçimiyle şöyle diyebiliriz;
“Oyun yazabilmek için oyun izlemek ve okumak, senaryo yazabilmek için film izlemek, şiir yazmak için şiir, roman yazmak için roman, öykü yazmak için öykü okumak gerekir.”
 İlk bakışta işin en kolay tarafı gibi görünür bu. Kimilerine pek de bir yöntem gibi gelmeyebilir bile. Daha sağlam temellere oturan sihirli formüller bekler insanlar. Ama gelin görün ki oyun okumadan ve izlemeden oyun yazmaya, film izlemeden senaryo yazmaya, şiir, roman, öykü okumadan bu türlerde ürünler vermeye yeltenenler hiç de az değildir.
            Yine ilk sorumuza, yani iyi bir radyo oyununun nasıl yazılabileceği sorusuna dönelim. Verdiğimiz örneklerden de basit bir akıl yürütmeyle şu sonuca varılabilinir. İyi bir radyo oyunu yazabilmek için öncelikle radyo oyunu okumak ve radyo yayınından radyo oyunları dinlemek gerekir. Radyo yayınından diye özellikle belirtmek ihtiyacı duymamın nedeni, bir radyo oyununu band kaydından ya da dijital ortamdan dinlemekle radyo yayınından dinlemek arasında çok ve önemli farklar olmasıdır aslında. Çünkü radyo sanatı radyo alıcısının içinde bulunduğu ortamdaki bütün diğer seslerle birleşip bütünleşen tek ve özgün bir yapıta dönüşür her seferinde.
            Evet, iyi bir radyo oyunu yazabilmek için radyo oyunu dinlemek en önemli şartlardan biridir. Gelin görün ki dün de bugün de bu en önemli şartı göz ardı ederek, yani hemen hemen hiç radyo oyunu dinlemeyerek, radyo oyunu yazmaya yeltenenler hiç de az değil. Tabii ki el kitaplarından, konuyla ilgili yazılmış teorik çalışmalardan,  internet sitelerinden birkaç temel bilgi edinmek mümkün. Bu mantığı anlaşılmaz “temel” bilgiler de kısır ve tek tip bir ürün yığınının oluşması planlanarak hazırlanılmış gibidir sanki. Oyunda kullanılacak sesler satır başına “EFEKT:” yazılıp belirtilecek, replikler mümkün olduğunca kısa ve konuşma diline yakın olacak, uzam, iç-dış aksiyon ve oyun kişisi betimlemeleri replik içinde yapılacak vb. vb. Radyo oyunu en fazla on iki kişiden oluşurmuş örneğin. Bu kuralı bir sanatçının değil bir yapımcının yapım koşullarını göz önüne alarak koyduğu ne kadar da açıktır.
            Türkiye’de oyun dinlenmeden yalnızca bu bilindik kurallara uyularak yazılmış kesinlikle abartmadan söylüyorum binlerce çalışma var. Binlerce, on binlerce çalışma olmasına rağmen kitap olarak yayınlanmış radyo oyunu sayısı, bütün kişisel yayınları bir araya getirsek elli rakamına bile zor ulaşıyor. Çünkü radyo oyunu yazanlar da yazdıklarının bir kitap olarak yayınlanmaya değer şeyler olmadığının farkındalar. Bu sanatta ürün verenlerin sahip oldukları acı farkındalık aynı zamanda ülkemizin akademisyenleri üzerinde de farklı bir etki yaratıyor. Radyo oyununu bağımsız bir disiplin olarak gören ve bu sanata hakkını veren birkaç yazarın ürünleri dışında hiçbir çalışma akademik anlamda incelenmiyor, değerlendirilmiyor. Bu aşamada akademisyenlerin radyo sanatına ilgisizliklerini anlayabilmek mümkün görünüyor. Bir sanat türü düşünün ki, o türde ürün verenler o sanat türünü sanat olarak kabul etmiyorlar. Ama bununla birlikte akademisyenlerin de ihmal ettikleri çok önemli bir sorumluğu yok değil. Çünkü dünyada bu türle ilgili hem çok sayıda akademik çalışma var hem de sanatsal derinliği olan ürün sayısı oldukça fazla. Ne yazık ki akademisyenlerimiz de dünyadaki bu önemli örnekleri incelemek ve değerlendirmek gibi bir zahmete girme ihtiyacı duymuyorlar. Bu konuda, radyo sanatında sınırlı akademik çalışmaları gerçekleştiren akademisyenler bile, benim çalışmalarından anladığım kadarıyla ne yazık ki özel televizyonlar yayına başladığından beri radyo dinlemiyorlar. 
            Ülkemizde bugün radyo sanatının, yazar ve akademisyenler çerçevesinde durumu kısaca böyle değerlendirilebilir. Ve evet, dünyanın en yaygın ve en özgün sanatlarından biri olan radyo sanatı için bu durum bir entelektüel bir “Tehlike”dir.
            Ancak yazımın başlığında sorduğum sorudaki “Tehlike” , bu az önce altını çizdiğimiz “Tehlike” değil…
”Tehlike” Richard Hughes’in BBC için yazdığı ve dünya radyo tarihine ilk radyo oyunu olarak geçen oyunun adı. Bu oyunun teknik ve estetik özelliklerini ayrıntılı olarak tartışacağız. Fakat bu giriş yazımızda “Tehlike” oyununun bir başka özelliği üzerinde durmak istiyorum. Az önce iyi bir radyo oyunu yazabilmenin en önemli koşullarından birinin iyi oyunları okumak ve radyodan dinlemek olduğu sonucuna varmıştım. Bana göre bu tartışılmaz doğru belki de yalnızca “Tehlike” için geçerli değildir. Çünkü “Tehlike”nin yazarı Richard Hughes, daha önce ne bir radyo oyunu okumuş ne de radyo oyunu dinlemiştir doğal olarak. Çünkü o ilk kez bir radyo oyunu yazmıştır. Oyunun prodüksiyonu ilk kez Nigel Playfair tarafından gerçekleştirilmiş ve 15 Ocak 1924’te Londra radyosunda yayınlanmıştır. Nigel Playfair, oyun yazarı ve edebiyatçı Richard Hughes’ten yalnızca seslerle anlatılan radyo için bir oyun yazmasını istediğinde acaba yazar ne düşünmüştür? Aslında oyunu okuduğunuzda, daha önce örneği olmayan bir türde oyun yazan bir yazarın konuya nasıl yaklaştığının ipuçlarını da göreceksiniz. Hughes, radyo oyununun bağımsız bir tür olarak varlığını sürdürebileceğini tahmin etmiş midir bilmiyorum ama emek harcadığı çalışmanın sıra dışı bir ürün olduğunun kuşkusuz farkındaydı. Bir yazar ve bir sanatçı olarak yazdığı oyunun akıbeti meçhul bu yeni medyumdan, radyodan da bağımsız olmasını arzuladı belki de. Bu yüzden, oyununun başına bu oyunun bir sahne yerine büyükçe bir salonda da sergilenebileceği notunu düştü. Ancak önemli bir şartla:

Oyun başladığında ışıklar kapatılacak!

            Aslında bir başka açıdan baktığımızda bu metin radyo oyunu tarihinde radyo oyunu olarak yazılmış ilk metin olmasının yanında dünya tiyatro tarihinde de özgün ve sıra dışı bir yeri hak ediyor. Çünkü Hugges, “Tehlike”yi bir performans olarak da kurmuş ve koşulları belirlemiş. Tamamen karanlıkta oynanan bu oyunun finalinde ne mi oluyor? Işıklar açılıyor.

            Aslında kapitalizmin taşıyıcısı bütün egemen görsel sanatlara bir meydan okuma anlamı taşıyan bu teknik tavır, tiyatro tarihi içinde de değerlendirilmeli ve incelenmeli belki de. Ne yazık ki 1924 yılında BBC’de yayınlanan bu oyun ülkemizde bırakın radyo oyunu çevrelerini, tiyatro çevrelerinde bile pek bilinmiyor desek, yeridir.

            Tehlike’nin yapım ve yayın aşamaları üzerinde ayrıntılı olarak duracağız ama bu aşamada şunu da belirtmek gerekir ki Richard Hughes’in “Tehlike” adlı oyununun prodüksiyonu TRT tarafından da yapılmış. Kayıtlara göre 19 Nisan 1964 tarihinde TRT radyolarında yayınlanan Richard Hughes’in “Tehlike” adlı oyununun arşiv kayıtlarındaki anonsu şöyle:

Mikrofona koyan: Yıldırım Önal
Arena Tiyatrosu Sanatçıları oynuyorlar.
Mary: Bilge Şen
Jack: Erhan Gökgücü
Mr. Bax: Yıldırım Önal
Birinci Ses: Esen Günay
İkinci Ses: Tuncay Erenay
Teknik Prodüksiyon: Ünal Kaya

Tehlike , Dünya Edebiyat tarihinde Radyo için yazılan ilk oyundur. İlk defa 15 Ocak 1924 tarihinde Londra Radyosunda yayınlanmıştır.”

            Çevireni belirtilmeyen prodüksiyonun pek başarılı bir ürün olduğunu söylenemese de, böylesi önemli bir radyo oyununun Türkiye radyolarında BBC’deki yayınından tam kırk yıl sonra yalnızca bir kez yayınlanmış olması bile oldukça önemli bir olaydır bence. Bununla birlikte sorunları sıralamakta da fayda var. Öncelikle metnin orijinal metinle karşılaştırıldığında fazlasıyla budanmış ve kısaltılmış olduğunu görüyoruz. Ayrıca oyunun çevirisi oldukça problemli... Aceleye getirildiği açıkça anlaşılan yapımda oyuncuların karakterleri, ilişkileri, yönelimleri tam olarak anlayıp yansıtabildiklerini söylemek de oldukça zor. Bu nedenlerle 1964 tarihli yapımın Richard Hugges’in  “Tehlike” adlı oyunu hakkında doğru bir fikir vermesi pek mümkün görünmüyor. Yine de biraz geç de olsa Türkiye radyolarında böylesi bir yapımın gerçekleştirilmesine hak ettiği önemi vermek gerek.

            “Tehlike”yi ilk okuduğumda Richard Hugges ile empati kurmaya çalıştım. Bir düşünün; o güne kadar var olmayan bir türde ürün vermeniz isteniyor sizden. Ortada –daha siz bir radyo oyunu yazmadığınız için- herhangi bir iyi ya da kötü örnek yok. Kural yok. Ama yeltendiğiniz iş çok teknik bir iş ve belirli kuralları olmalı. O kuralları sizden başka koyacak kimse de yok. Hugges’in “Tehlike” oyununda akıl yürüterek bulduğu kurallar, aslında radyo sanatının bugüne kadar değişmeyen en temel kuralları. Hugges, seksen dört yıl önce, akıl yürüterek, büyük imkansızlıklar içinde –ve tabii ki yaratıcı bir prodüktör olan Playfair’in o güne göre çılgınca sayılacak yaratıcı yönlendirmeleriyle- radyo sanatının temeli atmış. Fakat bugünün radyo oyunu yazarlarının böylesi ışıksız, sapa bir yolu seçip el yordamıyla ilerlemeye çalışmaları, yani radyo oyunu okumadan, radyo oyunu dinlemeden radyo oyunu yazma gayreti içine girmeleri pek akılcı bir eylem olmasa gerek.

            Bununla birlikte Richard Hugges’in “Tehlike”si, hem radyo oyunu tarihi açısından hem de tiyatro tarihi açısından bundan daha fazla ilgiyi ve önemi hak eden bir ilk örnek. Peki, kimlerin “Tehlike”nin farkında olması gerek? Öncelikle tiyatro kürsülerinin, akademisyenlerinin ve öğrencilerinin... Çünkü hem tiyatro yazarlığı hem de radyo yazarlığı hakkında çok önemli ipuçları taşıyan bir metin bu. Sonra edebiyat fakültelerinin… Belki de en fazla iletişim fakültelerinin… Çünkü radyo yayıncılığı ile ilgili birçok akademik çalışmada ilk radyo oyunu olarak anılan bu eser, nedir, nasıl bir şeydir diye merak edilmeli biraz da…  En çok da radyo oyunu yazarlarının ve yazar adaylarının… Hiç olmayan bir türün ilk örneğini okumak sanırım bütün radyo yazarlarının ufuklarını açacak, onlara yeni esinlenme olanakları sağlayacaktır.

            Geç de olsa dünya radyo oyunu tarihinin önemli eserlerini dilimize kazandırıp, bu tür için bir kitaplık oluşturma çabası içine girmem günümüz koşullarında mantıklı görülmese de kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum. Çünkü artık, Richard Hugges’ın Tehlike’sini, Pierre Cusy ve Gabriel Germinet’nin Marémoto adlı oyununu, Orson Welles’in “Dünyalar Savaşı ve Bütün diğer oyunlarını, Antonin Artaud’nun “Tanrı Yargısının işini Bitirmek İçin”ini, Ingeborg Bachmann’ın, Brecht’in, Beckett’in radyo oyunlarını okumadan yazılmış radyo oyunlarını ne okumak, ne de dinlemek istiyorum.



                                                                           Kıvanç Nalça













1 yorum:

Adsız dedi ki...

Eğitim şart diyorsunuz yani size katılıyorum.Yazınız güzel olmuş her zamanki gibi her yazınıza bilip bilmeden yorum yapmam sizi sinirlendiriyormu yada okuyormusunuz bilmiyorum ama sizin yazdıklarını okumak hoşuma gidiyor..ben radyo tiyatrosunu ve arkası yarınları dinleyerek büyüdüm.O ayak sesleri, at ve nallarının sesleri kapı vurulması hala kulaklarımda mualla kapıyı aç !! kim o!! ay çocukluğum aklıma geldi geçmişe döndürdünüz beni erguvan ağaçlarının tepesindeki çocukluğuma ne güzel anılar canlandırdınız bende..Kaleminize sağlık ve yüreginize ellerinize (R.T.)