“TEHLİKE”NİN FARKINDA MISINIZ?
Bu sorunun yanıtı kimilerine göre
sihirli formüllerle, kimilerine göre de disiplinli bir entelektüel mesai
tekniğiyle verilebilir. Bununla birlikte bu soru daha da geliştirilip, yani
yalnızca radyo oyunuyla sınırlandırılmayıp, diğer yazınsal türleri de
kapsayacak hale getirilebilinir.
İyi oyun, iyi senaryo, iyi roman, iyi
şiir, iyi öykü nasıl yazılır?
Bütün
bu sorulara verilebilecek birbirinden farklı yanıtlar kuşkusuz vardır. Fakat
sanırım hangi türde olursa olsun bir ürün verebilmek için asıl ve vazgeçilmez
olan şartlardan biri o türde daha önce yazılmış iyi eserleri okumak olarak
kabul edilebilinir. Hatta o eserleri kendi sunum ve sergileniş kuralları ve
ortamları çerçevesinde görmek, o eserlere bir nevi maruz kalmak da gerekir.
Yazmakla ilgili sihirli bir formül
veremeyeceğimize göre en basit dile getirme biçimiyle şöyle diyebiliriz;
“Oyun yazabilmek için oyun izlemek ve okumak,
senaryo yazabilmek için film izlemek, şiir yazmak için şiir, roman yazmak için
roman, öykü yazmak için öykü okumak gerekir.”
İlk bakışta işin en kolay tarafı gibi görünür
bu. Kimilerine pek de bir yöntem gibi gelmeyebilir bile. Daha sağlam temellere
oturan sihirli formüller bekler insanlar. Ama gelin görün ki oyun okumadan ve
izlemeden oyun yazmaya, film izlemeden senaryo yazmaya, şiir, roman, öykü
okumadan bu türlerde ürünler vermeye yeltenenler hiç de az değildir.
Yine ilk sorumuza, yani iyi bir
radyo oyununun nasıl yazılabileceği sorusuna dönelim. Verdiğimiz örneklerden de
basit bir akıl yürütmeyle şu sonuca varılabilinir. İyi bir radyo oyunu
yazabilmek için öncelikle radyo oyunu okumak ve radyo yayınından radyo oyunları
dinlemek gerekir. Radyo yayınından diye özellikle belirtmek ihtiyacı duymamın
nedeni, bir radyo oyununu band kaydından ya da dijital ortamdan dinlemekle
radyo yayınından dinlemek arasında çok ve önemli farklar olmasıdır aslında.
Çünkü radyo sanatı radyo alıcısının içinde bulunduğu ortamdaki bütün diğer
seslerle birleşip bütünleşen tek ve özgün bir yapıta dönüşür her seferinde.
Evet, iyi bir radyo oyunu yazabilmek
için radyo oyunu dinlemek en önemli şartlardan biridir. Gelin görün ki dün de
bugün de bu en önemli şartı göz ardı ederek, yani hemen hemen hiç radyo oyunu
dinlemeyerek, radyo oyunu yazmaya yeltenenler hiç de az değil. Tabii ki el
kitaplarından, konuyla ilgili yazılmış teorik çalışmalardan, internet sitelerinden birkaç temel bilgi
edinmek mümkün. Bu mantığı anlaşılmaz “temel” bilgiler de kısır ve tek tip bir
ürün yığınının oluşması planlanarak hazırlanılmış gibidir sanki. Oyunda
kullanılacak sesler satır başına “EFEKT:” yazılıp belirtilecek, replikler
mümkün olduğunca kısa ve konuşma diline yakın olacak, uzam, iç-dış aksiyon ve oyun
kişisi betimlemeleri replik içinde yapılacak vb. vb. Radyo oyunu en fazla on
iki kişiden oluşurmuş örneğin. Bu kuralı bir sanatçının değil bir yapımcının
yapım koşullarını göz önüne alarak koyduğu ne kadar da açıktır.
Türkiye’de oyun dinlenmeden yalnızca
bu bilindik kurallara uyularak yazılmış kesinlikle abartmadan söylüyorum
binlerce çalışma var. Binlerce, on binlerce çalışma olmasına rağmen kitap
olarak yayınlanmış radyo oyunu sayısı, bütün kişisel yayınları bir araya
getirsek elli rakamına bile zor ulaşıyor. Çünkü radyo oyunu yazanlar da
yazdıklarının bir kitap olarak yayınlanmaya değer şeyler olmadığının
farkındalar. Bu sanatta ürün verenlerin sahip oldukları acı farkındalık aynı
zamanda ülkemizin akademisyenleri üzerinde de farklı bir etki yaratıyor. Radyo
oyununu bağımsız bir disiplin olarak gören ve bu sanata hakkını veren birkaç
yazarın ürünleri dışında hiçbir çalışma akademik anlamda incelenmiyor,
değerlendirilmiyor. Bu aşamada akademisyenlerin radyo sanatına ilgisizliklerini
anlayabilmek mümkün görünüyor. Bir sanat türü düşünün ki, o türde ürün verenler
o sanat türünü sanat olarak kabul etmiyorlar. Ama bununla birlikte
akademisyenlerin de ihmal ettikleri çok önemli bir sorumluğu yok değil. Çünkü
dünyada bu türle ilgili hem çok sayıda akademik çalışma var hem de sanatsal
derinliği olan ürün sayısı oldukça fazla. Ne yazık ki akademisyenlerimiz de
dünyadaki bu önemli örnekleri incelemek ve değerlendirmek gibi bir zahmete
girme ihtiyacı duymuyorlar. Bu konuda, radyo sanatında sınırlı akademik
çalışmaları gerçekleştiren akademisyenler bile, benim çalışmalarından anladığım
kadarıyla ne yazık ki özel televizyonlar yayına başladığından beri radyo
dinlemiyorlar.
Ülkemizde
bugün radyo sanatının, yazar ve akademisyenler çerçevesinde durumu kısaca böyle
değerlendirilebilir. Ve evet, dünyanın en yaygın ve en özgün sanatlarından biri
olan radyo sanatı için bu durum bir entelektüel bir “Tehlike”dir.
Ancak yazımın başlığında sorduğum
sorudaki “Tehlike” , bu az önce
altını çizdiğimiz “Tehlike” değil…
”Tehlike” Richard Hughes’in BBC için yazdığı ve dünya radyo tarihine ilk radyo
oyunu olarak geçen oyunun adı. Bu oyunun teknik ve estetik özelliklerini
ayrıntılı olarak tartışacağız. Fakat bu giriş yazımızda “Tehlike” oyununun bir
başka özelliği üzerinde durmak istiyorum. Az önce iyi bir radyo oyunu
yazabilmenin en önemli koşullarından birinin iyi oyunları okumak ve radyodan
dinlemek olduğu sonucuna varmıştım. Bana göre bu tartışılmaz doğru belki de
yalnızca “Tehlike” için geçerli değildir. Çünkü “Tehlike”nin yazarı
Richard Hughes, daha önce ne bir radyo oyunu okumuş ne de radyo oyunu
dinlemiştir doğal olarak. Çünkü o ilk kez bir radyo oyunu yazmıştır. Oyunun
prodüksiyonu ilk kez Nigel Playfair tarafından gerçekleştirilmiş ve 15 Ocak
1924’te Londra radyosunda yayınlanmıştır. Nigel Playfair, oyun yazarı ve
edebiyatçı Richard Hughes’ten yalnızca seslerle anlatılan radyo için bir oyun
yazmasını istediğinde acaba yazar ne düşünmüştür? Aslında oyunu okuduğunuzda,
daha önce örneği olmayan bir türde oyun yazan bir yazarın konuya nasıl
yaklaştığının ipuçlarını da göreceksiniz. Hughes, radyo oyununun bağımsız bir
tür olarak varlığını sürdürebileceğini tahmin etmiş midir bilmiyorum ama emek
harcadığı çalışmanın sıra dışı bir ürün olduğunun kuşkusuz farkındaydı. Bir
yazar ve bir sanatçı olarak yazdığı oyunun akıbeti meçhul bu yeni medyumdan,
radyodan da bağımsız olmasını arzuladı belki de. Bu yüzden, oyununun başına bu
oyunun bir sahne yerine büyükçe bir salonda da sergilenebileceği notunu düştü.
Ancak önemli bir şartla:
Oyun
başladığında ışıklar kapatılacak!
Aslında bir başka açıdan
baktığımızda bu metin radyo oyunu tarihinde radyo oyunu olarak yazılmış ilk
metin olmasının yanında dünya tiyatro tarihinde de özgün ve sıra dışı bir yeri
hak ediyor. Çünkü Hugges, “Tehlike”yi bir performans olarak da kurmuş ve
koşulları belirlemiş. Tamamen karanlıkta oynanan bu oyunun finalinde ne mi
oluyor? Işıklar açılıyor.
Aslında kapitalizmin taşıyıcısı bütün
egemen görsel sanatlara bir meydan okuma anlamı taşıyan bu teknik tavır,
tiyatro tarihi içinde de değerlendirilmeli ve incelenmeli belki de. Ne yazık ki
1924 yılında BBC’de yayınlanan bu oyun ülkemizde bırakın radyo oyunu
çevrelerini, tiyatro çevrelerinde bile pek bilinmiyor desek, yeridir.
Tehlike’nin yapım ve yayın aşamaları
üzerinde ayrıntılı olarak duracağız ama bu aşamada şunu da belirtmek gerekir ki
Richard Hughes’in “Tehlike” adlı oyununun prodüksiyonu TRT tarafından da
yapılmış. Kayıtlara göre 19 Nisan 1964 tarihinde TRT radyolarında yayınlanan
Richard Hughes’in “Tehlike” adlı oyununun arşiv kayıtlarındaki anonsu şöyle:
Mikrofona
koyan: Yıldırım Önal
Arena Tiyatrosu Sanatçıları
oynuyorlar.
Mary:
Bilge Şen
Jack:
Erhan Gökgücü
Mr.
Bax: Yıldırım Önal
Birinci
Ses: Esen Günay
İkinci
Ses: Tuncay Erenay
Teknik
Prodüksiyon: Ünal Kaya
“Tehlike
, Dünya Edebiyat tarihinde Radyo için yazılan ilk oyundur. İlk defa 15 Ocak
1924 tarihinde Londra Radyosunda yayınlanmıştır.”
Çevireni belirtilmeyen prodüksiyonun
pek başarılı bir ürün olduğunu söylenemese de, böylesi önemli bir radyo
oyununun Türkiye radyolarında BBC’deki yayınından tam kırk yıl sonra yalnızca
bir kez yayınlanmış olması bile oldukça önemli bir olaydır bence. Bununla
birlikte sorunları sıralamakta da fayda var. Öncelikle metnin orijinal metinle
karşılaştırıldığında fazlasıyla budanmış ve kısaltılmış olduğunu görüyoruz. Ayrıca
oyunun çevirisi oldukça problemli... Aceleye getirildiği açıkça anlaşılan
yapımda oyuncuların karakterleri, ilişkileri, yönelimleri tam olarak anlayıp
yansıtabildiklerini söylemek de oldukça zor. Bu nedenlerle 1964 tarihli yapımın
Richard Hugges’in “Tehlike” adlı oyunu
hakkında doğru bir fikir vermesi pek mümkün görünmüyor. Yine de biraz geç de
olsa Türkiye radyolarında böylesi bir yapımın gerçekleştirilmesine hak ettiği
önemi vermek gerek.
“Tehlike”yi ilk okuduğumda Richard
Hugges ile empati kurmaya çalıştım. Bir düşünün; o güne kadar var olmayan bir
türde ürün vermeniz isteniyor sizden. Ortada –daha siz bir radyo oyunu
yazmadığınız için- herhangi bir iyi ya da kötü örnek yok. Kural yok. Ama
yeltendiğiniz iş çok teknik bir iş ve belirli kuralları olmalı. O kuralları
sizden başka koyacak kimse de yok. Hugges’in “Tehlike” oyununda akıl yürüterek
bulduğu kurallar, aslında radyo sanatının bugüne kadar değişmeyen en temel
kuralları. Hugges, seksen dört yıl önce, akıl yürüterek, büyük imkansızlıklar
içinde –ve tabii ki yaratıcı bir prodüktör olan Playfair’in o güne göre
çılgınca sayılacak yaratıcı yönlendirmeleriyle- radyo sanatının temeli atmış.
Fakat bugünün radyo oyunu yazarlarının böylesi ışıksız, sapa bir yolu seçip el
yordamıyla ilerlemeye çalışmaları, yani radyo oyunu okumadan, radyo oyunu
dinlemeden radyo oyunu yazma gayreti içine girmeleri pek akılcı bir eylem
olmasa gerek.
Bununla birlikte Richard Hugges’in
“Tehlike”si, hem radyo oyunu tarihi açısından hem de tiyatro tarihi açısından
bundan daha fazla ilgiyi ve önemi hak eden bir ilk örnek. Peki, kimlerin
“Tehlike”nin farkında olması gerek? Öncelikle tiyatro kürsülerinin,
akademisyenlerinin ve öğrencilerinin... Çünkü hem tiyatro yazarlığı hem de
radyo yazarlığı hakkında çok önemli ipuçları taşıyan bir metin bu. Sonra
edebiyat fakültelerinin… Belki de en fazla iletişim fakültelerinin… Çünkü radyo
yayıncılığı ile ilgili birçok akademik çalışmada ilk radyo oyunu olarak anılan
bu eser, nedir, nasıl bir şeydir diye merak edilmeli biraz da… En çok da radyo oyunu yazarlarının ve yazar
adaylarının… Hiç olmayan bir türün ilk örneğini okumak sanırım bütün radyo
yazarlarının ufuklarını açacak, onlara yeni esinlenme olanakları sağlayacaktır.
Geç de olsa dünya radyo oyunu
tarihinin önemli eserlerini dilimize kazandırıp, bu tür için bir kitaplık
oluşturma çabası içine girmem günümüz koşullarında mantıklı görülmese de
kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum. Çünkü artık, Richard Hugges’ın
Tehlike’sini, Pierre Cusy ve Gabriel Germinet’nin Marémoto adlı oyununu, Orson
Welles’in “Dünyalar Savaşı ve Bütün diğer oyunlarını, Antonin Artaud’nun “Tanrı
Yargısının işini Bitirmek İçin”ini, Ingeborg Bachmann’ın, Brecht’in, Beckett’in radyo oyunlarını okumadan
yazılmış radyo oyunlarını ne okumak, ne de dinlemek istiyorum.
Kıvanç
Nalça
1 yorum:
Eğitim şart diyorsunuz yani size katılıyorum.Yazınız güzel olmuş her zamanki gibi her yazınıza bilip bilmeden yorum yapmam sizi sinirlendiriyormu yada okuyormusunuz bilmiyorum ama sizin yazdıklarını okumak hoşuma gidiyor..ben radyo tiyatrosunu ve arkası yarınları dinleyerek büyüdüm.O ayak sesleri, at ve nallarının sesleri kapı vurulması hala kulaklarımda mualla kapıyı aç !! kim o!! ay çocukluğum aklıma geldi geçmişe döndürdünüz beni erguvan ağaçlarının tepesindeki çocukluğuma ne güzel anılar canlandırdınız bende..Kaleminize sağlık ve yüreginize ellerinize (R.T.)
Yorum Gönder