8 Ekim 2012 Pazartesi

MANİFESTO DRAMAFON...


DRAMAFON

Olup bitenlere göz yumabilirsiniz…
Ama kulaklarınız her şeyin şahididir…


Hiçbir dilde Dramafon diye bir sözcük yok… Ancak biraz düşünüldüğünde bu sözcüğün yalnızca sesle kurulan bir dramatik yapıyı işaret ettiğini anlamak da hiç zor değil…
Dramafon, insanları git gide tek tipleştiren, aynılaştıran, tüketim çılgınlığına iten televizyon kültürünün, herkesi efsunladığı günümüzde, Kapitalizmin göz bağlayıcı, çok yüzlü ve hem de yüzsüz iktidarına karşı, çok sesli bir haykırıştır…

Dramafon hareketi, 2008 yılında birkaç radyocu, akademisyen ve sanatçının bir araya gelmesiyle başladı.  İlk olarak Türkiye’nin ilk Radyo Oyunu ve Radyo Kültürü Dergisi’ni yayınlamak için yola çıkılmıştı. Bertolt Brecht, Antonin Artaud, Harold Pinter, Tom Stoppard, gibi yazarların biraz az bilinen belki biraz da göz ardı edilen Radyo Oyunu çalışmalarına odaklanan Dramafon Dergisi, 2008 yılında dört sayı yayınlandı ve farklı çevrelerden oldukça olumlu tepkiler aldı…  

Radyo1920’lerde,  sesin insanlara ulaştırılabilmesini sağlayan teknolojik bir devrimdi… Ama artık 2000’li yıllarda radyonun yanı sıra,  evlerinde, ofislerinde bilgisayarlarının başlarında, otobüslerde, trenlerde, vapurlarda, dolmuşlarda, kulaklarında kulaklık, çok farklı teknolojilerle, bambaşka seslerin, sözlerin özlemini duyan milyonlar var… Dramafon yakında bütün yol ve yordamlarla bağımsız ses sanatını bu milyonlara ulaştıracak…

2009 yılının ilk aylarında Dramafon mevsimlik bir seçki yayınladı… Dramaphone 2009 Kış Seçkisi, Ars Akustika anlayışıyla radyo sanatı teorisi üzerinde çalışmaya başladı… 2009 Nisanında Dramafon Radyo Oyunu Ve Ses Kültürü Derneği kuruldu. Bir dernek olarak Dramafon hareketi, konusunda çalışan tek sivil toplum örgütü olarak, ses kültürü araştırmacılarıyla, edebiyatçılarla, müzisyenlerle, radyocularla ve tiyatrocularla disiplinler arası projeler üretiyor.



MANİFESTO DRAMAFON

1.         Ses hep vardı, vardır ve var olacaktır.
2.         İnsanın varlığı sonludur fakat insanın sesi sonsuzdur. Bu sözün dayanağı metafizik değil fiziktir.
3.         Görme mekanizması yanılsamaya dayalıdır. Üç, belki de daha fazla boyutlu evreni, iki boyuta indirgeyip algıladığını sanmaktır görmek. Görsel bütün sanatlar ve teknolojiler, görme aygıtının teknik zaafları ve yanılsama üzerine kuruludur.
4.         Radyo, Dramafon sanatını kitlelere değil, birer birer bireylere ulaştıran bir teknolojik aygıttır. Sesi bir insandan diğerine ileten her teknoloji, Dramafon için radyo denli değerli bir araçtır.
5.         Dramafon sanatında insan; kitle, grup, müşteri, seçmen, cemaat, seyirci değil, duyan bireydir. Deneyim özgündür, biriciktir, duyanın beyninde olup biter.
6.         Dramafon sanatı alınıp satılamaz. Gerçek ve sahici bir deneyim olan Dramafon sanatı, insanlara bir şey satmak için kullanılamaz.
7.         Dramafon sanatı denetlenemez.
 8.        Dramafon, kâğıttan cenderesini kendi elleriyle yırtıp taşan şiirdir, dile gelmiş müziktir, bütün felsefi anlamlarıyla katışıksız sözdür, dram sanatını doğuran çekirdekteki özdür.
9.         Dramafon çocukların, şairlerin, âşıkların, delilerin ve devrimcilerin kadim dilidir.
10.       Dramafon sesin egemenliğinin parolasıdır. İşareti, duyan her kişinin aklında, kalbinde ve ruhunda biriciktir, ayrı ayrıdır.
11.       Dramafon; eskiden radyo oyunu diye bildiğiniz, bugün ve gelecekte duyacağınız, sesle kurulmuş bütün dramatik sanatların ortak adıdır.



Ağzınızı kımıldatıp, söylüyormuş gibi yaparak bu tek sesli koronun içinde gizlenebilirsiniz… Ya da kulak veririsiniz Dramafon’a… Hem de ‘Ses’ veririsiniz…




Hiç yorum yok: