6 Nisan 2012 Cuma

Dramafon Dersleri 1: TÜRKİYE RADYO OYUNU TARİHİNE GİRİŞ



TÜRKİYE RADYO OYUNU TARİHİNE GİRİŞ

Türkiye’de radyo oyunu tarihinden söz etmeye kısaca radyonun ülkemizdeki gelişim çizgisinden söz ederek başlamakta yarar var.
Orta doğuda ilk düzenli radyo yayını, Londra’dan yalnızca üç yıl sonra Türkiye’de 1925’te başlamıştır. Bir fikir oluşturması açısından örnek vermek gerekirse orta doğunun en önemli ülkelerinden biri olan Mısır’da radyo yayınlarının başlangıç tarihi 1934’tür. Türkiye’de radyo yayıncılığı alanındaki ilk çalışmalar 1923 yılında ülkemizde mesleki eğitimin gelişiminde büyük bir paya sahip olan  Muallim Rüştü Uzel’in telsiz telefon denemeleridir. Fransız işgal kuvvetleri komutanı General Charpie’nin, İstanbul’dan ayrılırken geride bıraktığı telsiz telefonla İstanbul’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun kimya öğretmeni Rüştü Uzel, öğrencileriyle birlikte 19 Mart 1923 tarihinde Yüksek Öğretmen Okulu’nun bodrum katında deneme yayını gerçekleştirir.  Yayın, İstanbul Üniversitesi’nde o zamanki adıyla Zeynep Kamil Konağında toplananlar tarafından dinlenir. 20 Mart 1923 tarihli Tevhid-i Efkar Gazetesi bu yayına yer veren elimizdeki en önemli kaynaktır.
1925 yılında “Telsiz Tesisi Hakkında Kanun” adıyla bir yasa çıkarır ve ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulması öngörülür. Bu amaçla, bir ihale açılır ve bir Fransız şirketi, telsiz şebekesi kurma işini üstlenir. Ankara ve İstanbul’da, 1925 yılında yapımına başlanan ve 1927 yılında hizmete sokulan telsiz telgraf vericileriyle, Berlin, New York, Moskova, Tahran, Viyana, Londra gibi merkezlerle bağlantı kurulur. Bu vericilere, telsiz telefon yayını yapabilecek donanımların eklenmesiyle, radyo yayınları gerçekleştirilebilecektir..
Türkiye’de radyonun kuruluş çalışmaları, telsiz vericilerinin inşaatı sürerken, 1926 yılında başlar. İleri Gazetesi’nin sahibi Sedat Nuri ve İkinci Abdülhamit döneminde evden eve telgraf hattı kuran Amatör radyocu Hayreddin Hayreden öncülüğünde bu proje oluşur..  1926’da tüm dünyada 123 radyo istasyonu vardır ve toplam verici güçleri 116 KW’tır. Ankara ve İstanbul’da kurulacak iki istasyonun verici güçleri 5 KW’tır. Dünyadaki en güçlü vericiler olarak kurulacak istasyonların Avrupa’nın her yerinden, İskandinav ülkelerinden bile dinleneceği tahmin edilerek, radyo yayınlarının Türkçe’nin yanı sıra, Fransızca ve Almanca dillerinden de yayın yapması planlanır. Ankara ve İstanbul’da kuruluş çalışmaları süren telsiz vericilerinin işletme hakkı 10 yıllığına, Sedat Nuri Bey’in önderliğinde, İş Bankası, Anadolu Ajansı, Falih Rıfkı Atay ve Cemal Hüsnü Taray’ın ortaklaşa kurduğu Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi’ne (TTTAŞ) verilir. Bu şirket böylece iki istasyonu kendi ve “Posta-Telgraf-Telefon Genel Müdürlüğü - PTT” adına işletecektir. Tüm hazırlıklar tamamlanır ve ilk yayın “Alo alo, muhterem samiin… Burası İstanbul Telsiz Telefonu… 1200 metre tul-u mevç, 250 kilosaykıl… Bugünkü neşriyatımıza başlıyoruz.” Anonsuyla başlar. Bu anons bazı kaynaklara göre Eşref Şefik bazılarına göreyse Sadullah Gazi Evranosoğlu’ tarafından yapılmıştır.… 
1927’nin ilk aylarında deneme yayınları yapan İstanbul Telsizinin vericisi o günkü adıyla Osmaniye’deydi. Bugün bu bölgenin adı Hasdal… İstanbul’da 5 KW’lık vericinin hemen yanı başındaki geçici stüdyoda ilk radyo yayınları başlar. Daha sonra bu stüdyo Sirkecideki Büyük Postanenin üst katına taşınır. 
Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi Türkiye’deki radyoculuğun temelleriİstanbul’da attılar… Hemen hemen aynı günlerde Ankara’da da bir telsiz istasyonuna modülasyon cihazı yerleştirilir ve başkentteki radyo yayınları için hazırlıklar başlar. Ülkemizdeki ilk resmi radyo yayınının tarihini TRT 6 Mayıs 1927 olarak kabul ediyor. Ancak……………. 
… Dönemin gazeteleri dünyada son
derece önemli kabul edilen radyo yayıncılığının ülkemizde başlatılmasına pek ilgi göstermemişler. Bu nedenle ilk resmi yayın tarihini ve o günün yayın akışını net olarak bilemiyoruz. Amerikan kökenli bir belgede ilk yayın tarihi 1 Mayıs 1927, İstanbul’da yayınlanan bazı gazetelere göreyse 4 ya da 5 Mayıs… Ama 26 Teşrinisani 1927 tarihli İstanbul Telsizinin neşriyat programına ulaşabildik. İşte
o günün yayın akışı…
19.00 stüdyo musikisi heyetinden şevki efza faslı
19.30 esham ve tahvilat kambiyo ve nukut borsasının haberleri
19.40 stüdyo musikisi heyetinden köçek havası
20.10 monolog darülbedai sanatları Vasfi Rıza Bey tarafından
20.40 Nezahat Feride Hanım kemal Niyazi Bey kemençe Osman Bey piano
21.10 sesli radyo gazetesi
21.20 tegannni matmazel Apostoldi tarafından
22.05 rasat merkezi raporu Anadolu ajansı haberleri İstanbul saati
22.20 orkestra ve kapanış
Radyoculuğumuzun ilk yıllarında yayın telgraf haberleşmesinden arta kalan zamanlarda akşam saatlerinde başlar.
İçerikteyse daha çok müzik ağırlıklı programlar vardır. Arada haberler ve Darülbedai sanatkârlarından monologlar… 1927-1936 yılları arasındaki dönemin adı Türk radyoculuğunda“Şirket Dönemi” olarak anılır. Çünkü Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi bu on yıllık süreçte yapılan anlaşma gereği radyo yayıncılığını tekelinde tutar. 1936 yılında hükümetin çıkardığı bir kararnameyle radyo yönetimi PTT’ye devredilir.
Bu değişimde 1929’dan sonra dünyayı ve ülkemizi sarsan ekonomik sorunların Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketini iyiden iyiye etkilemeye başlamasının da büyük payı var.
1936’dan 1964’te TRT’nin kuruluşuna kadar geçen dönem “Devlet Radyoculuğu” olarak tarihe geçer. Bu dönemin ilk yıllarında Ankara Radyosu yayıncılığın merkezi durumundadır. 1927’den 1938’e kadar altı kez yer değiştiren Ankara Radyosu 1938’de bugün hala yayınlarını sürdürdüğü binaya taşınır. 120 kw vericisiyle bu binadan ilk resmi yayın da 28 Ekim 1938 de gerçekleşir. 

1925 yılından başlayarak deneysel çalışmalar Telsiz Telefon tesislerinde başlıyor. İki yıl süren bu çalışmaların ardından 1927 yılının şubat ayında demene yayınlarına geçiliyor. 1 Mayıs 1927 yılında ise İstanbul’da resmen Telsiz Telefon Anonim şirketi (Societe Anonyme de Telephoniesans fil) günlük radyo program yayınına başlıyor.
Ülkemizde de radyo yayın postalarının açıldığı dönemlerden başlayarak radyo oyunlarına yer verilmiştir. 1926-1936 yılları arasında Ankara ve İstanbul’daki Tiyatro topluluklarından yararlanılarak haftada bir, bazen de iki kez yayınlanan radyo oyunları, radyo yayınlarının Başvekâlet Matbuat Umum Müdürlüğüne bağlanmasından sonra düzenli bir şekle girmiş, Cuma ve Pazar günleri saat 21.10’da yayınlanmaya başlanmıştır.
Bu dönemde( Matbuat Umum Müdürlüğü döneminde) radyoya gönderilecek oyunları değerlendirmek üzere edebi, teknik ve fiyat takdir komisyonları kurulmuştur. Oyun yazarı yetiştirmek amacıyla örmek metinler hazırlanıp dağıtılmış, radyo oyunlarının tekniğiyle ilgili konuşmalar yapılmıştır. Bunun sonucunda sekiz ay içinde 654 eser gönderildiğini, bunlardan 76’sının yayınlanabilir nitelikte olduğunu, diğerlerinin teknik yanlışlıklarının düzeltilmesi için yazarlarına geri gönderildiğini o günkü radyo dergilerinden öğreniyoruz.
Gene bu dönemde radyoya gönderilecek oyunlarla ilgili olarak yazarlardan oyuncu sayısının kadınlarda 4 erkeklerde 6 kişiyi geçmeyecek şekilde tespit etmeleri, sürenin de tam 25 veya 50 dakika olması istenmiştir.
Radyo oyunlarıyla ilgili ilk ciddi çalışmaların başlangıcı olarak sayabileceğimiz bu dönemle ilgili bir başka özellik, yedi kişiden oluşan bir oyuncu topluluğu ile altı kişilik bir stajyer kadrosunun kurulması ve bu kadronun gerektiğinde dışarıdaki tiyatro oyuncularıyla desteklenmesidir.
Repertuarda birkaç başarılı uygulama dışında hep telif eserlere yer verildiğini o günün radyo dergilerinden öğreniyoruz.  1941 yılında yayınlanan radyo dergisinin 1. sayısında ‘on haftadır verilen temsillerin hemen hepsi yurdun dört köşesinden gönderilen bu işle içten ilgili genç kalemlerin eserleridir.’ Denilmekte, bu durumla övünülmektedir. Radyo oyunlarımızın gelişimi açısından gerçekten de övünülecek bir durumdur bu…
Radyo dramasının ülkemizde hemen hemen dünya ülkeleriyle eş zamanlı başlamış olmasına rağmen, dünyadaki örneklerden farklı ülkemizde sanat ve edebiyat çevreleri radyo dramasını bağımsız bir tür olarak kabul etmeyi uzun süre reddetmişlerdir. 1950’li yıllarda radyo draması ile ilgili akademik çalışmaların başlamasına yönelik girişimler çeşitli nedenlerle başarısız olmuş, bu nedenle de ülkemizde radyo draması eserlerinin kitaplaştırılması ve bu konu üzerinde bilimsel çalışmalar yapılması gibi bir gelenek oluşamamıştır. Bu noktada radyo program yapımcısı Beldan Kabalak’ın “Bir Lisans Tezi Nasıl reddedildi?” adlı çalışmasından söz etmek gerek. TRT Ankara Radyosu Program yapımcılarından Beldan Kabalak 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Radyo Tiyatrosu konulu bir tez çalışmasına başlamış. Yazılı hiçbir kaynağın bulunmadığı bu tür hakkında araştırmalar yapmış ancak bu çalışması kürsü tarafından kabul edilmemiştir. Beldan Kabalak’ın çalışmalarını ve tez inin akıbetini kendi imkânlarıyla yayınladığı kitap Türkiye’de akademik anlamda radyo draması üzerine yapılan ilk çalışma girişimidir. O tarihten bugünü YÖK’e kayıtlı tezler tarandığında Prof.Dr.  Özden Cankaya danışmanlığında Nigar Pösteki ‘nin hazırladığı 1998 tarihli Bir program biçimi olarak radyo oyunu ve tarihsel gelişmesi başlıklı Yüksek Lisans tezi ve Y.Doç.Dr.  Banıçiçek Kırzıoğlu danışmanlığında Hüseyin Alacatlı ‘nın hazırladığı 1994  tarihli Behçet Necatigil'in radyo oyunları -inceleme-  başlıklı Yüksek Lisans  tezi dışında herhangi bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Dünyanın farklı ülkelerinde radyo oyunu üzerine kürsüler bulunduğu gerçeğini göz önüne alırsak, bu türün ülkemizde akademik anlamdaki durumunu açıklamak için bu örneğin yeterli olduğunu düşünüyorum. 
Türkiye’de radyo tiyatrosu, TRT öncesi dönemlere uzanıyor. Özellikle İstanbul Radyosu 1950’li yıllarda ilk radyo tiyatrosu örneklerini vermeye başladı ve bunu gitgide sistemleştirdi.

Baki Süha Ediboğlu, Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşler ilk mikrofona koyucular olarak ünlendiler. Bedia Muvahhit, Afife Ediboğlu, Hadi Hün, Perihan Tedü, Kemal Tözem, Sami Ayanoğlu, Şaziye Moralı, Vasfi Rıza Zobu, Ercüment Behzat Lav, Behzat Butak, Suavi Tedü ise ilk radyo tiyatrosu oyuncuları olarak...

Televizyonun olmadığı, radyonun evde izlenebilen tek kitle iletişim aracı olduğu dönemde radyo tiyatrosu gitgide bir geleneğe ve alışkanlığa dönüştü. Bu geleneği miras alan TRT’nin arşivlerinde, taş plaktan dar banta uzanan inanılmaz zenginlikte bir arşiv var. 

Türkiye’de Arkası Yarın’ların mikrofona taşınması radyo tiyatrosuna göre epey gecikti. 1950’lerde önce çocuklar için arkası yarınlar üretildi. Ancak büyüklerin de bu radyo dizilerini izlemeye başlaması üzerine “büyükler için” arkası yarınlar üretilmeye başladı.
Televizyonun olmadığı dönemlerde Arkası Yarın’lar altın çağını yaşadı. O kadar ki, dinleyicilerin yayın saatinde radyo başında toplandığına bile tanık olundu.

Bir başka özellik de Ankara Radyosu’nun bu alanda öteki radyolara göre (İstanbul ve İzmir) daha ağır basmasıydı. Önceleri beş ve yedi bölümlük diziler olarak düzenlenen Arkası Yarın’lar gitgide 13 hatta 18 bölümlük dizilere döndü.

Hiç yorum yok: