8 Ekim 2012 Pazartesi

Dramafon Derneği 2. Olağan Genel Kurulu 6 Ekim cumartesi günü gerçekleşti...


MANİFESTO DRAMAFON...


DRAMAFON

Olup bitenlere göz yumabilirsiniz…
Ama kulaklarınız her şeyin şahididir…

22 Eylül 2012 Cumartesi

"Radyo Kuramı ve Sinema Üzerine" Bertolt Brecht




"Ben burjuvazinin radyo buluşunun yanı sıra bir buluş daha yapmasını istiyorum: radyoyla iletilebilecek olanı bütün zamanlar için saptama imkânı veren bir buluş. Böylece daha sonraki nesiller, bir sınıfın, söyleyeceklerini bütün dünyaya söyleyebilme imkanı elde ettiğini, fakat aynı zamanda aslında dünyaya söyleyecek hiçbir şeyi olmadığını görme imkânı sunduğunu hayretler içinde göreceklerdir. 

Söyleyecek bir şeyleri olan fakat dinleyici bulamayan bir adamın durumu kötüdür. Fakat daha da kötüsü, kendisine bir şeyler söyleyecek birini bulamayan dinleyicilerin durumudur."
                                                                                                                 Bertolt Brecht

5 Ağustos 2012 Pazar

RADYO- Mustafa Kemal ATATÜRK

Atatürk'ün Mikrofonu

“Sinema, gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit bir eğlence gibi gelen eğlence olan radyo ve sinema bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir.Japonya’daki kadın, Amerika’daki  zenci, Eskimo’nun ne dediğini anlayacaktır.Tek ve birleşik bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun  keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa,barut,Amerika’nın keşfi gibi olaylar oyuncak nispetinde kalacaktır.”

 Mustafa Kemal ATATÜRK

20 Haziran 2012 Çarşamba

7/24 Sanat Maratonu

Bianet :: 7/24 Sanat Maratonu -

Sanatçılar, Şehir Tiyatroları'nda yapılan yönetmelik değişikliğini ve devlet tiyatrolarının özelleştirilmesini "Sanat Maratonu"nda 22 Haziran'a kadar yedi gün 24 saat kesintisiz protesto edecek.





 24 saat durmadan ve günlerce sürecek olan Sanat Maratonu'muz, 16 Haziran 2012 Cumartesi günü, Kadıköy Selamiçeşme Özgürlük Parkı'nda, saat 17:00 de okunacak basın bildirisinin ardından başlayacak!

16-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirmeyi amaçladığımız ve ardı ardına eklemlenen, tiyatro, dans, müzik, şiir dinletileri, söyleşiler, kısa film gösterileri gibi, sanatın pek çok dalından gönüllü katılımlarla oluşturulan Sanat Maratonu'muz, gece gündüz devamlılığı nedeniyle bir ilk olma niteliği taşıyor. 

Genco Erkal, Tülay Günal, Vedat Sakman, Grup Gündoğarken, Levent Kırca, Çiğdem Erken, Güvenç Dağüstün, Fırat Tanış, Ufuk Karakoç ve daha pek çok sanat meslek örgütünün, Şehir Tiyatrosu, Devlet Tiyatrosu, Özel Tiyatrolar, Üniversite topluluklarından sanatçıların katılımıyla gerçekleştirilecek bu benzersiz "Sanat Maratonu"Guınness gözlemcilerince de takip edilecektir. Halk ile sanatın ve sanatçıların buluşması ve dayanışması için tasarlanan, dünyada bir benzeri daha olmayan Sanat Maratonu'muza herkes davetlidir.


Sanatçılar, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda yapılan yönetmelik değişikliğini ve devlet tiyatrolarının özelleştirilmesini "Sanat Maratonu"nda protesto ediyor.
16-22 Haziran arasında Kadıköy Selamiçeşme'deki Özgürlük Parkı'nda başlatılan "Sanat Maratonu"nda tiyatro, dans, müzik, şiir dinletileri, söyleşiler ve kısa film gösterileri gibi pek çok dalda gönüllü sanatçıların eserleri sergileniyor.
Cumartesi günü, Aslı Öngören'in ortak açıklamasını okumasıyla yedi gün 24 saat sürecek "Sanat Maratonu" başladı.


"Tepkimizi sanatla dile getireceğiz"

Öngören açıklamasında özgür sanat için sessiz kalmayacaklarını belirterek şöyle devam etti:
"Hiç kimse sanat ve sanatçı ile halkın arasına nifak sokamaz. Dedik ki seçilmişlerin asıl görevi sanata ihtiyacı olan özgür ortamı sağlayacak altyapıyı oluşturmaktır. Bunu sadece sanatçı için değil halk için yapmak zorundadır. Yapmazlarsa sanat buna sessiz kalmaz.
"Bugün umutlarımız da kaygılarımız da azalmış değil. Başlattığımız sanat maratonunun amacı en iyi bildiğimiz zeminden yani sahne üzerinden tüm sanat dallarının diliyle ardı ardına kaygılarımıza ve umutlarımıza dikkat çekmektir. Gayretimiz tüm insanların birbirini anladığı ve saygı duyduğu aydınlık yarınlar içindir. Bu meram anlaşılana kadar susmadık susmayacağız."
İlk gün eyleme, Grup Cem Davran, Engin Alkan, Sevinç Erbulak ve Grup Gündoğarken katıldı.
Destek verenler: İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği, TOBAV, TODER, OYÇED, TOMEB, Türkiye Eleştirmenler Birliği, ÇASOD, DETİS, Sanatçılar Girişimi, Amatör Tiyatro Çevresi, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ve Alternatif Tiyatro Mekanları Ortak Girişimi. (NV)

17 Haziran 2012 Pazar

Türkiye Radyo Oyunu Tarihi'nde bir milat: BELDAN KABALAK

Beldan Kabalak, ülkemizde Radyo Oyunu üzerine ilk akademik çalışmayı yapmaya girişen kişidir. Fakat lisans tezi reddedilmiştir. Kendisi de hem tezini hem de tezinin reddedilme aşamalarını kitaplaştırmıştır. Bu çalışma Dramafon Tarihimiz için bir milat değerindedir.



Bu  önemli kitabın bazı bölümlerini sizlerle paylaşıyoruz...
DRAMAFON  

16 Haziran 2012 Cumartesi

NEDEN "HALA" RADYO OYUNU?


           NEDEN "HALA"  RADYO OYUNU?


1999 yılında TRT İstanbul Radyosu’nda radyo oyunu yapımcılığına başladığım ilk günlerde soranlara tam olarak ne iş yaptığımı anlatırken oldukça zorlandığımı anımsıyorum.  Bununla birlikte o günlerden bu günlere kadar insanlara mesleğimden söz hala karşılaştığım hiç ama hiç değişmeyen bir şey var. Öncelikle radyo oyunu ya da arkası yarından söz açıldığında hemen herkes bir an için geçmişe döner ve radyo başında merak ve heyecanla geçirdiği dakikaları, saatleri buruk bir özlemle anımsar. Ülkemizde henüz televizyon yayıncılığının başlamadığı ve televizyon alıcılarının radyolar kadar yaygınlaşmadığı yıllarda, radyonun ve radyo oyununun önemini, değerini ve işlevini hemen herkes anımsar ve istisnasız kabul eder. Bununla birlikte kimileri, seksenli yıllardan sonra TRT radyolarının radyo tiyatrosu ve arkası yarın yapımlarına son verdiğini ve bu türlerin geçmişte kaldığını düşünürler. Bir tür olarak radyo oyunlarını dinlemeyi bırakanlarda, sanki artık böyle bir türün var olmadığı gibi garip bir düşünce hâkimdir. Oysa TRT’de radyo oyunları, radyo tiyatrosu, arkası yarın ve çocuk bahçesi yayın kalıplarında yapım ve yayınları hiçbir dönemde kesintiye uğramamıştır. Radyo tiyatrosunu kendi deyişleriyle ‘eskiden’ çok seven ve çok dinleyen bu kesimin yanı sıra, gerek kamuoyu araştırmaları sonucunda gerekse kişisel gözlemlerle emin olduğumuz bir gerçek vardır ki o da ‘hala’ radyo oyunlarını dinleyen geniş bir kesimin var olduğudur. 

George Bernard Shaw



" Radyoda oyunlar yayınlamak istiyorsunuz ve görünmez oyunun yeni bir şey olduğunun, eski yöntemlerle yapılamayacağının farkına varmak yerine; en güzel kadın oyuncuların ve meşhur yönetmenlerin peşine düşerek alışılmış teatral gösterilerde ısrar ediyorsunuz ve halka diyaloga kulak misafiri olma lütfunu bahşediyorsunuz. Bu saçmalıktır."

                                                                                                                     George Bernard Shaw
                                                                                                                                     1925

29 Nisan 2012 Pazar

SOSYALİST RADYO


Radyo Mühendisliğinin Desteklenmesi İçin J.V Stalin Ve S.S.C.B Politbüro Üyelerine Mektuplar

20 Nisan 2012 Cuma

RADYOMANİ




 Kokainoman
 eroinoman
 nikotinoman
 megaloman
 Filan var ya Hacıbaba,
 ben de elli beş yaşında bir radyomanım.
 Yani İlletimiz radyomani
 İnsanların seslerini dinliyorum,
 Dünyanın dört bucağından bana sesleniyorlar.
 Onlarla alakamız uzaktan,
 Yaptıkları işler umurumda değil
 Bunları nasıl anlattıklarına meraklıyım.
 Şarkılarını da seviyorum doğrusu
 Hangi dilde, hangi usulde olursa olsun,
 Yeryüzünün bütün şarkılarını.
 Fakat farkında mısınız?
 Şimdi hem şarkı söylüyorlar,
 Hacıbaba,
 Hem de gırtlak gırtlağa harbediyorlar yine.
 Nasıl harbettiklerini de bir anlatıyorlar hani,
 Sanırsın şarkı söylüyorlar aşka dair.

(NAZIM HİKMET RAN)






13 Nisan 2012 Cuma

CHE'nin İSYAN RADYOSU...!


Radyo Rebelde




“Burası, adanın doğu eteklerindeki asi kamplarından her akşam 17.00 ile 21.00 saatleri arasında tüm Küba’ya yayın yapan İsyan radyosu Sierra Maestra’nın Sesi, Radyo Rebelde…”

11 Nisan 2012 Çarşamba


Radio adidas Originals iPhone & iPad Uygulamaları
6 Mayıs 2011 tarihinde yayın hayatına başlayan Radio adidas Originals, şimdi de ücretsiz iPhone ve  iPad uygulamaları ile dinleyicileriyle buluşuyor. Yeni nesil elektronik müzik, house, disco, electro-pop, indie-rock, downtempo ve lounge müzik türlerinde adidas Originals’a özel setleri ve birçok sanatçının özel yayımlanan parçaları Radio adidas Originals’ta yer alıyor. 7/24 yayın yapan radyo, günün her saati için ayrı programlara ve birçok yerli/yabancı isme de ev sahipliği yapıyor. Şimdi sıra, web üzerinden keyifle dinlediğiniz Radio adidas Originals’ı yolda, sokakta, arabada, kısacası nerede isterseniz orada dinleyebilmenizi sağlayacak, Radio adidas Originals iPhone&iPad uygulamalarını deneyimleme vakti.
iPhone Uygulamasını Yüklemek İçin;
http://itunes.apple.com/us/app/radio-adidas/id493989801?mt=8
iPad Uygulamasını Yüklemek İçin;
http://itunes.apple.com/us/app/radio-adidas-hd/id494052504?mt=8


http://www.radioadidasoriginals.com/#/all-originals-news/486/radio-adidas-originals-iphone-ipad-uygulamalari

8. BÜYÜK GÜÇ OLARAK RADYO





6 Nisan 2012 Cuma

Dramafon Dersleri 1: TÜRKİYE RADYO OYUNU TARİHİNE GİRİŞ



TÜRKİYE RADYO OYUNU TARİHİNE GİRİŞ

Türkiye’de radyo oyunu tarihinden söz etmeye kısaca radyonun ülkemizdeki gelişim çizgisinden söz ederek başlamakta yarar var.
Orta doğuda ilk düzenli radyo yayını, Londra’dan yalnızca üç yıl sonra Türkiye’de 1925’te başlamıştır. Bir fikir oluşturması açısından örnek vermek gerekirse orta doğunun en önemli ülkelerinden biri olan Mısır’da radyo yayınlarının başlangıç tarihi 1934’tür. Türkiye’de radyo yayıncılığı alanındaki ilk çalışmalar 1923 yılında ülkemizde mesleki eğitimin gelişiminde büyük bir paya sahip olan  Muallim Rüştü Uzel’in telsiz telefon denemeleridir. Fransız işgal kuvvetleri komutanı General Charpie’nin, İstanbul’dan ayrılırken geride bıraktığı telsiz telefonla İstanbul’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun kimya öğretmeni Rüştü Uzel, öğrencileriyle birlikte 19 Mart 1923 tarihinde Yüksek Öğretmen Okulu’nun bodrum katında deneme yayını gerçekleştirir.  Yayın, İstanbul Üniversitesi’nde o zamanki adıyla Zeynep Kamil Konağında toplananlar tarafından dinlenir. 20 Mart 1923 tarihli Tevhid-i Efkar Gazetesi bu yayına yer veren elimizdeki en önemli kaynaktır.

KİTAP ÖDÜLLÜ YARIŞMA!!!! 2


KİTAP ÖDÜLLÜ YARIŞMA!!!!
KİMDİR BU SESİN SAHİBİ?



AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYIP DOSYAYI İNDİRİN DİNLEYİN…( 1,4 MB yani çok kısa bir kayıt) 
https://hotfile.com/dl/152027174/b4620ff/Kimdir_bu_sesin_sahibi.mp3.html


SESİN SAHİBİNİ TANIDINIZ MI?

TANIDIYSANIZ;

 "Bu siteye katılın" butonunu tıklayıp siteye katılın. Aşağıya yorum olarak bu sesin sahibinin kim olduğu hakkındaki düşüncelerinizi kaydedin. Siteye katılıp doğru yanıtı veren ilk okurumuza "1924 Dünya tarihinin İlk Radyo Oyunları" adlı kitabı armağan edeceğiz.
Yarışmamız 8 Nisan Pazar günü saat 15.00'te sonuçlanacaktır.

5 Nisan 2012 Perşembe

Dişime Radyo Kaçtı Ya da Dişimde Radyo Var

Dişime Radyo Kaçtı 
 Ya da 
 Dişimde Radyo Var






Gold filling: Altın kaplama
Enomel: diş minesi
Rectifier crystol: alıcı dolgu maddesi
Nerve filoments: sinir iplikçikleri
Dental pulp: diş özü
Maxillary or mandibular nevre: diş siniri








Bazı nadir durumlarda insanların azı dişlerindeki dolgular radyo dalgalarını algılayabiliyor. Herhangi dalgasal akımın AM radyo dalgalarını yakalayabilmesi olanaklıdır. Azıcık aşınmış metal dolguların ya da elektrolitik bağlantının bile böyle bir olanağı vardır. Bu sistem set kristal ile çalışan radyo alıcısından çok da farklı değildir. Tekrarlamak gerekirse, metal diş dolgularının böyle bir işlevi olabiliyor. Tek sorun sadece son derece olasılık dışı olmasıdır. Ama eğer verici istasyona kısa bir mesafede bulunuyorsanız ve gezegenlerde bir ipe dizilmiş boncuklar gibi aynı sıraya dizilmişlerse… 1920’lerin başından itibaren bu olguyla ilgili söylentiler var.

John Smith
1961’de ön dişlerinden biri çürümüş ve oyulmuş. Böylelikle dişine, diş köküne pirinç telle tutturulmuş bir dolgu  yerleştirilmiş. Bundan sonra Bay Smith açık havada gezerken sıklıkla kafasının içinde çoğu o dönemin rağbet gören şarkıları olan müzik sesleri duymaya başlamış. Bay Smith müziği yumuşak fakat belirgin olarak tanımlıyormuş. Eğer iddia ettiği gibi radyoyu duyabiliyor olsa bile, sunucunun sesini ve reklamları hiç duymamış ve hangi radyo olduğunu da tanımlayamıyormuş. Bir iki yıl sonra Bay Smith yeni bir dişçiye gidince, dişine kablosuz bir dolgu yerleştirilmiş ve müzik sesi kesilmiş.

Jane Smith
1947 yılında Cleveland’dan Rhode Island’a trenle giderken, kafasında radyo sesleri duymuş. Bu deneyimi 10 dakika sürmüş. Hangi radyo kanalını dinlediğini anlayamamış ama reklamları ve sunucunun sesini duyduğunu hatırlıyormuş. O sıralar dişlerinde gümüş dolguları varmış. 






                                                                                                    Derleyen ve Çeviren: Evrim Baştuğ

PEDALLI RADYO







PEDALLI RADYO



1907 yılında Alfred Traeger Avustralya’da çiftçilik yaparken, evleri ile evlerinden yaklaşık 50 metre uzakta olan ambarları arasında bir telefon hattı kurarak ailesini şaşırttı. Elinde uzmanlık gerektiren hiçbir donanımı yoktu. Traeger telefonun mıknatıslarını pervanenin çatal dişlerinden, diyaframını tütün tabakasının teneke kapağından, ve karbon taneciklerini de mutfak kuzinesindeki kömürlerden imal etmişti. Böylelikle ailesi onu elektrik mühendisi olması için okula göndermeye karar verdi. Henüz 20 yaşına gelmeden Traeger bir verici imal etti ve Mors alfabesiyle mesaj göndermeye başladı.

Amerika’da olduğu gibi Avustralya’da da radyo 1920’lerde sıçrama yaptı. Yalnız kitlelere ulaşmak çok zor oluyordu. Avustralya çok geniş bir alana yayılmıştı. Yüzölçümü Amerika’nın beşte dördüydü ve bütün kıta tek bir ülkeye aitti; Avustral’yaya. Nüfusun %85’i çoğunlukla doğu ve güney sahil şeridindeki kırsal kesimlerde yaşıyordu. Böylece radyo yaygınlaştıkça, çözüm olarak taşradaki kırsal yalnızlığı açığa çıkarmış oldu. Kıtanın iç kesimlerindeki kırsal alanların yerlilerinin beş tüplü karmaşık radyoları almaya maddi güce elvermiyordu. Eğer satın alabilselerdi bile çoğunlukla dalgalı akım kullanamıyorlardı (hatlar döşenmiş olsa bile).

Böylelikle Alfred pedallı telsiz radyoyu keşfetti. 1927’den sonra pedallı telsiz radyoyu iyice geliştirdi. Kullanıcılar sadece pedalları çeviriyor, üretece güç gitmesini sağlıyordu. Bu açık arazideki çiftlikler, şehirden uzak alanlarda görev yapan istasyonlar ve hatta Avustralya’nın yerli toplulukları için, gerçekten büyük bir yenilikti. Yerli topluluklar bunlara “Orman Şebekesi” diyorlardı ve pedallı radyolar çabucak merkezden uzak alanlarında ve kıtanın kuzey bölümünde kalan alanların da yayıldı.








                                                                                                                               Derleyen ve Çeviren: Evrim Baştuğ

4 Nisan 2012 Çarşamba

KİTAP ÖDÜLLÜ YARIŞMA!!!!

BU RESİMDE GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEY NEDİR?

Bu resimdeki "şey" nedir? 
Bilmemeniz doğal. Ancak varsayımda bulunabilirsiniz.
"Bu siteye katılın" butonunu tıklayıp siteye katılın. Aşağıya yorum olarak resimdeki "şey"in ne olduğu hakkındaki düşüncelerinizi kaydedin. Siteye katılıp doğru yanıtı veren ilk okurumuza "1924 Dünya tarihinin İlk Radyo Oyunları" adlı kitabı armağan edeceğiz.
Yarışmamız 5 Nisan günü saat 15.00'te sonuçlanacaktır.

ŞİİR: Sıkı Radyo



Sıkı Radyo

Charles Bukowski

İngilizce’den çeviren: Evrim Baştuğ

Olaylar Koronado Caddesinde ikinci kattaki evimde gelişti
O zamanlar hep kafa kıyak gezerdim
Ve radyoyu da hep pencereden fırlatırdım
Çalarken hem de ve tabi ki o da
Pencerenin camını kırardı
Ve sonra radyo orda çatıda tünerdi
Hala çalarak
Ve ben de kadınıma derdim ki
“Ah! Ne muhteşem radyo”
Ertesi sabah pencereyi
Menteşelerinden sökerdim
Ve sokağın sonundaki
Camcıya götürürdüm
başka cam taksın diye
O radyoyu pencereden fırlatmaya devam ettim
Kafam kıyak olduğu zamanlarda
Ve o da orda çatıda tünerdi
Hala çalarak
Sihirli radyo
Sıkı radyo
Ve her sabah pencereyi
Camcıya götürürdüm gerisin geri
Hatırlamıyorum tam olarak nasıl sona ermişti
Gerçi tek hatırladığım
Sonunda oradan taşındığımız
Alt katta oturan bir kadın vardı, bahçede mayosuyla
çiçek ekerdi
O kadın  malayla köklerini düzeltirdi çiçeklerin
Ve kıçını havaya dikerdi
Ve ben de pencereye tünerdim
Ve güneşin bu manzara üzerinde parlamasını izlerdim
Müzik çalarken.

ŞİİR: Radyo




Radyo

Charles Bukowski

İngilizce’den çeviren: Mustafa Ziyalan

acayip gözler kafamda
ödleğim ben soytarı palyaço
bir lokantalar rehberi açılır kapanır bir kültürel takvim
alabileceğimi söyleyen bir adamı dinliyorum
burda değilim bugün
lokantalar rehberi açılır kapanır kültürel takvim istemiyorum
tepelerde eski bir kulübe istediğim
kirası mirası olmayan
ölene değin yetecek yiyecek içecekle dolu
kafamda acayip gözler
alelacayip yollar yordamlar
zırnık şansım yok.

2 Nisan 2012 Pazartesi

GİRİŞ: Ses ve Sessizlik sanatı


GİRİŞ
Ses ve Sessizlik sanatı


AKLINIZIN, RUHUNUZUN VE KALBİNİZİN HAYÂLÇALARI…

Radyo tiyatrosunun tek rakibi okumaktır. Radyo tiyatrosunun en fazla benzerlik gösterdiği sanat tiyatro değil, edebiyattır aslında. Çünkü insan radyoyu da yalnız başına dinler, kitabı da yalnız başına okur. Olup bitenler ne radyo alıcısının içinde, ne dinlemek ya da okumak eylemini yaptığınız uzamda, ne de satırların arasındadır. Her şey beyninizde, ruhunuzda sizde, yani bütün olarak öznel varlığınızın özel alanları içinde gerçekleşir. Okumak nispeten yetişkin bir edimdir. İnsanın varlığının temellerini oluşturan, duymak ve dinlemektir belki de. Öyküleri, masalları dinleyerek başlayan yaşamımız, tüm dinlediklerimizi hayal gücümüzde canlandırabildiğimiz ölçüde renkli ve zengindir. Okumak da belki de başkalarının anlattıkları hikâyeleri dinliyormuş gibi yapmak ve belki de aklımızın içinde kendi sesimizle var etmektir. Bu yüzden tek rakibi hem de en yakın kardeşi okumaktır, radyo sanatının. Bu yüzden her iyi okur, tat alır iyi bir radyo oyunundan…

Kitap: 1924 Dünya Tarihinin İlk Radyo Oyunları





Arka Kapak
1924, Radyo Oyunlarının tüm dünyada miladı olarak kabul edilir. Ülkemizde, özellikle bugünlerde, her geçen gün daha da önem kazanan bu türün ilk örnekleri ilk kez bir arada ve bir kitapta okuyucuyla buluşuyor. Sahne ve iletişim sanatları tarihinde büyük önem taşıyan üç başyapıt bu kitapta toplandı;
Tehlike - Richard Hughes

Deniz Depremi
Pierre Cusy - Gabriel Germinet

Sihirli Radyo - Hans Flesch
1924 yılında İngiltere, Fransa ve Almanya'da yayınlanan bu ilk Radyo Oyunlarının tekstleri, hem bu sanatın dünyada gelişim çizgisini görmemizi hem de üç ayrı kültürde radyo metninin temel kurallarının başlangıçta nasıl kurulduğunu karşılaştırmalı bir biçimde değerlendirmemizi sağlıyor.

Dünya Radyo Oyunu tarihiyle ilgili Türkçe'deki ilk ve tek kaynak eser...


KIVANÇ NALÇA

GALATA YAYINLARI

Richard Arthur Warren Hughes (1900-1976)


Richard Arthur Warren Hughes (1900-1976)


İngiliz oyun yazarı, şair, kısa öykü ve roman yazarı Richard Hugges, 19 Nisan 1900 tarihinde Galler’de doğdu. 1924-1936 yılları arasında Galler Ulusal Tiyatrosu Başkan yardımcılığı görevini üstlendi. Hughes hayatı boyunca yalnızca dört roman yayınladı. Bunlardan dünya çapında en tanınanı 1929 yılında yayınlanan “Jamaika’da Bir Fırtına”adlı romanıdır. 2006 yılında Emin Sınır çevirisiyle Merkez Kitaplar tarafından yayınlanan bu roman aynı zamanda Hugges’in Türkçeye çevrilen tek eseridir. Klasik bir çocukluk öyküsü olarak tanımlanabilecek bu roman Modern Library tarafından 20.yüzyılın en iyi yüz romanından biri olarak seçilmiştir. Annesi Louisa Grace Hugges’in Jamaika’da yetişmiş olması Hugges’in bu ünlü romanı için büyük olasılıkla önemli bir esin kaynağı olmuştur.

DÜNYA TARİHİNİN İLK RADYO OYUNU




“TEHLİKE”NİN FARKINDA MISINIZ?




            İyi bir radyo oyunu nasıl yazılır?
            Bu sorunun yanıtı kimilerine göre sihirli formüllerle, kimilerine göre de disiplinli bir entelektüel mesai tekniğiyle verilebilir. Bununla birlikte bu soru daha da geliştirilip, yani yalnızca radyo oyunuyla sınırlandırılmayıp, diğer yazınsal türleri de kapsayacak hale getirilebilinir.
İyi oyun, iyi senaryo, iyi roman, iyi şiir, iyi öykü nasıl yazılır?

Dramafon (15 Mayıs 2008 BİRGÜN GAZETESİ)






HANDE DEMİRCİOGLU
( BİRGÜN GAZETESİ)

Dramafon
15 Mayıs 2008
     
Bir cumartesi gecesi, metropolün göbeğindeki odanızda uyanırsınız ve hiçbir şey görmeden, kentin geceyi dolduran, dinmek bilmeyen –sessizliği büsbütün belirli hale getiren- seslerini duyarsınız. Sistemin yalnızlığı gidermenin yolu olarak sunduğu hayata karışma formülünü uygulamak yerine; pencereleri sıkıca kapatıp radyonun düğmesini çevirmeyi tercih edebilir ve Jean Paul Sartre’ın “Gizli Oturum” oyununu, radyofonik oyun olarak dinlersiniz.  Gece Tiyatrosu başlamıştır. Zamanın akışı ve o andan itibaren gerçekleşen her durum kişinin zihin tiyatrosu kurmasına hizmet eder. Günümüz yaşama pratikleri göz önüne alındığında anlattığımın gerçeküstü bir durum olduğunu düşünenler çıkacaktır. Onlara, 17.05.08 gece yarısından sonra TRT1 radyo frekansını açmalarını önerebilirim. Victor Hugo’nun, Hernani’si ile karşılaşabilirler.
Bu deneyimi gerçek kılan ve yazının da odağını oluşturan Dramafon dergisinden bahsetmem gerekir elbette.  “Lütfen televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız “ diyor, Dramafon.  Yayıncılığımızda bir ilk başarılıyor “Radyo oyunu ve radyo kültürü dergisi” konseptiyle tanışıyoruz. Kıvanç Nalça, “Neden hala radyo oyunu?” başlıklı yazısını “Çünkü radyo oyunu, ‘Dramafon’ özgün ve bağımsız bir disiplindir.” diyerek noktalamış. Bu sayı Samuel Beckett’i analiz ediyor. Radyo oyunları ve coğrafyamızdaki gelişimi ile ilgili bilgi vb. pek çok konuda çerçeve çizilmiş. Tarsım ve içerik, Dramafon’un avangard duruşunu ve sesini kanıtlıyor. Konu ile ilgili ya da ilgisiz, sadece avangard ya da “başka” bir deneyim yaşamak isteyenlerin, Dramafon dergisinden bir tane satın almalarını içtenlikle önerebilirim.

 Küçük tek bir hamlenin yol açacağı itaatsizliği, birlikte deneyimleyebiliriz! Zaten çıkış yok ya da var biz göremiyoruz. Ama ne olursa olsun, insanın insanca yaşaması gerekliliğinin bilinciyle denemekten başka şansımızın olmadığını da biliyoruz.            
Dramafon’dan hareketle, radyofonik oyunun ne’liği üzerine düşünüyorum. Kanımca, radyofonik oyunun dinleyiciler tarafından izlenmesi, insanın en ilkel durumlarından birini aksettirir. Bu ilkel durum, insanın yalnızlık içinde bulunması ve bu yalnızlıktan sıyrılmak, kurtulmak isteğini, hatta zorunluluğunu duyması halidir. Ama insan bu yalnızlığından sıyrılamaz, çünkü konuşacak kimsesi yoktur.  Konuş ki seni göreyim diyor Aristoteles. Konuş ki seni göreyim…
Kişi, radyosunun bir düğmesine basıyor. O anda sesler duyuluyor bu sesler ona yardım ediyor. Artık sessiz monolog bitiyor ve diyalog başlıyor. Gerçeküstüde olsa bu diyalog olagelmektedir, sürmekte, varolmaktadır… Radyofonik oyunu, edebi tür olarak ilginç kılan, belki de hayali- görünmeyen bir diyalogun olagelmesi ve bu gerçeküstü olayın gerçek bir sonuca varmasıdır. Bu haliyle dramafon( radyofonik oyun) modern edebiyata ya da “modernizm”e eklemlenir. Somut ve soyut karışır, zamanda boşluk, zamanda yırtılma ya da kayma ya da süreklilik yaratılabilinir. Dramafon; gerçeküstü bir oyundur, moral değer taşımaktadır…     
Televizyonun dalgalarına hapsolmuş yığınlar için yukarıdaki kavramlar şimdilik bir şey ifade etmese de geleceğin değerlerinin bu kavramlar üzerinden örgütleneceğini görebiliyoruz. İleri kapitalizmin yavaş yavaş tıkandığı ve tıkanacağından hareketle (Bu bir iyi niyet cümlesi değil) bir gereklilik, zorunluluk hali olarak “sanat ve sanat yapıtı” kılavuzumuz olacaktır…

"The War of the Worlds"




"The War of the Worlds"
by H. G. Wells
as performed by
Orson Welles & the
Mercury Theatre on the Air
and broadcast on the
Columbia Broadcasting System
on Sunday, October 30, 1938
from 8:00 to 9:00 P. M.



*  *  *

Radyo Sanatı Manifestosu




Radyo Sanatı Manifestosu

Dadaist yazar Raoul Hausmann 1935 yılında kendi romanından alıntıları biraraya getirerek bir gösteri hazırlar. Detaylarla yüklenmiş metin, betimlemeler bakımından da oldukca zengindir. Akustik vurgulara fazlasıyla önem veren bu sunum, Moholy-Nagy'nin önemine değindiği oluşumun ilk habercisidir. Tanınmış edebiyatçıların çoğu kendilerini bu yeni oluşumun dışında tutsalar da -William Burroughs bu durumu korkuya bağlar- maceraperest sanatçıların katkılarıyla, geçen 65 yılda radyo sanatı sadece kendini geliştirmekle kalmaz, katıksız bir sanat formundan melez sanat formlarına yakınlaşırken yeni medyanın kullanımıyla yeni formların oluşumuna katkıda bulunur. Bugün hala radyo sanatının/edebiyatının benimsenmişliğinden, yaygınlığından bahsedilemese de, kitle iletişimi, yenilik ve yaratılıcılıkta teknoloji kullanımına ve kavramsal bir devrime kaynak oluşturduğu kesindir. Radyo sanatı en basit tanımıyla, gerçekleştirilmesi ve dinleyiciye ulaştırılması büyük ölçüde radyo teknolojisiyle sağlanan sunumlardır. En katıksız şekliyle radyo sanatı, radyofonik malzemelerin (radyo yayınlarından yapılan alıntılar) radyofonik teknolojiyle harmanlanıp dağıtılmasıdır. Ancak radyo sanatı nadir olarak katıksız biçimde karşımıza çıkar. Yaygın olan ise çoğunlukla diğer sanat formları ve onların kullandığı malzemelerle (ses ve müzik kayıtları, canlı okunan veya kaydedilmiş metinler gibi) zenginleştirilmiş bir yapıdır. Stockhausen'la birlikte Almanya'nın en önemli çağdaş bestecilerinden biri olarak anılan Georg Katzer'in 1985 yılında gerçekleştirdiği, 1933-45 yılları arasında, Nazi Almanya'sının radyo yayınlarından bir kolaj olarak tasarladıgı "Aide Memoire" katışıksız yapıya örnek gösterilebilir. Öte yandan Alman yazar ve şair Andreas Ammer 1997'de Bayer Radyosu için gerçekleştirdiği "Odysseus7"da radyo kayıtları, insan sesi, elektronik cihazlar, vurmalı çalgılar, gitar ve thereminin yani sıra kostüm, dekor gibi görsel malzemeler de kullanır. Kısacası radyo sanatı farklı malzemeler kullanılarak gerçekleştirilen ancak dinleyiciye ulaştırılması sadece radyo teknolojisiyle sağlanan sanattır. 1998 yılında ORF Kunstradio'nun gerçekleştirdiği Kunst in der Stadt II/Immersive Sound etkinlikleri dahilinde Robert Adrian X tarafından yayınlanan radyo sanatı manifestosunda da, radyo sanatı 12 maddeden olusan esnek bir çerçeve içine şu şekilde yerlestirilir:

1. Radyo sanatı, radyonun bir sanat medyumu olarak kullanılmasıdır.
2. Radyo sanatı yapım stüdyolarında değil, duyulduğu yerde oluşur.
3. Ses kalitesi, kavramsal orijinalliğe göre daha az önem taşır.
4. Radyo sanatı neredeyse hep başka seslerle (ev içi sesleri, trafik, televizyon, çalan telefonlar, oynayan çocuklar gibi) birlikte dinlenir.
5. Radyo sanatı ses sanatı'ndan (sound art) ve müzikten farklıdır. Radyo sanatı radyonun kendisidir.
6. Ses sanatı ve müzik, sırf radyodan yayını yapılıyor diye radyo sanatı olarak düşünülmemelidir.
7. Radyo alanı (radio space) radyonun dinlendiği heryerdir.
8. Radyo sanatı, radyo alanı içinde ses nesneleri kullanılarak yapılan deneylerin tümüdür.
9. Bir radyo eserinin ses kalitesini her dinleyicinin kendi radyosu belirler.
10. Her dinleyici, kendi alanlarının sesiyle birleşen eserin kendisine özel versiyonunu dinler.
11. Radyo sanatçısı, bir radyo eserinin kontrol edilemez bir deneyim olduğunu bilir.
12. Radyo sanatı "radyo" ve "sanat"ın birleşimi anlamına gelmez. Radyo sanatı, sanatı yapanların oluşturduğu radyodur.